Tırnaklarım benim değildi
Kırmızıya
boyarken onları özenle, ödünç alınmış bir malın
kırılganlığını
kusuyorlardı. Kırılganlık ancak kusulabilirdi.
Bırak
da kendi pişmanlığımda sürüneyim, dedim ona
giderken.
Süzülen yaşlar hedefini buluyordu. “Yaşasın!”
dedim
artık kendisi oldu.
Erken
miydi sevincim? Anımsadım ki her acı saf değil.
İblisle
flörtüne tükürdüm ben senin. Ezik
bedenin
ruhunu
masum
kılar mı sandın?
Ayartmak
bir seslenişti, seni hiç anlamadığını söylediğin
tanrına.
Kendin miydi gerçekte ayarttığın, tanrın mı yoksa?
Tek
şahidi kendimiz değil miyiz yaşadıklarımızın aslında.
Tanrıyı
buna dayanamadığımız için yaratmadık mı fütursuzca?
Senin
olan ne var bu çamurda? Neyi saklayabilirsin sonsuza
dek yanında? Uzvun bile lanetlemişken seni,
direnemediğin
arzunla, sen hangi cüretle ben benim
diyebilirsin
ayartılmışlığına!
Sinsi
bir ruhun bencil arzusuydu sevgi dediğin
zehirli
bir ok gibi kullanıyordun gözyaşlarını.
Oysa
biliyordun ki telafisi olmayan bir hatanın çığlıydı
acıların.
Acıyordu vicdanın.
Ben
öğrendim artık uzuvlarımın toplamı olmadığımı.
Şu
küçücük tırnaklar bile benim değil ki. Kırmızı boyalar
benim
olsun diye çizilmiş bir umudun gölgesi.
Hiçbir
şeyimiz yok aslında tırnak içine kaçırabildiğimiz
anlamlarımızdan
başka.
Hakikat,
ödünçmüş meğer.
Kırılganlığın
bile sahteleşebildiği pisletilmiş yörüngeler.
Rahat
bırak artık kendini, tırnak içine alabildiğin anlamlarını
kırmızıya
boya.
Hadi!
Pınar Nurhan, Kara Şiir Antolojisi
Pınar Nurhan, Kara Şiir Antolojisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder