27 Eylül 2019 Cuma

Yoga ve Zen’de Toplumsal Eleştirinin İmkanı / Pınar Nurhan

Ülke yönetirken senden bekleneni yap.
Savaşı beklenmeyeni yaparak kazan.
Hiçbir şey yapmadan kontrol et dünyayı.
Nereden mi biliyorum?
Buradan;
image
Dünyada ne kadar kısıtlama ve yasak olursa
O kadar yoksullaşır insanlar
Ülkede ne kadar uzman varsa
İşler o kadar içinden çıkılmaz olur
Becerikliler ne kadar cin fikirliyse
İcatları o kadar korkunçtur.
Ne kadar yüksek sesle bağırılırsa kanun ve düzen diye
O kadar çoğalır hırsızlar ve dolandırıcılar

O yüzden bilge önder der ki;
Ben bir şey yapmazsam insanlar başlarının çaresine bakarlar.
Ben sessizliği severim, insanlar adaleti kendileri bulurlar
Ben iş yapmazsam, insanların işleri rast gider.
Benim arzularım olmazsa, insanlar yontulmamış ağaç olur.[1]
Lao Tzu’nun Taoizm’in temel eseri olarak kabul edilen eseri Tao Te Ching,metaforlarla dolu anlam dünyasıyla okuyanı kendisini aramaya davet eder. Her okur kendi kendine oluşturduğu sorular ışığında bu metne yaklaşabilir. Her metin okurunun sorularıyla açılır ve kat kat anlam dünyalarını meraklı gözlere sunar. Hayatın anlamı, dünyanın varlığı, insanın ne olduğu, nereden gelip nereye gitmekte olduğumuz gibi ontolojik dertleri olmamış kişiler için bu tür metinler şiirsel söylemler olmaları yorumundan öteye gidemezler genelde. Tao Te Ching’de beni cezbeden en belirgin kıvrımlardan biri, sadece insan ruhunun yolculuğuna değil, onun sosyolojik ve politik bir varlık olarak dünya sahnesindeki konumuna dair söyledikleri oldu…
Aristoteles, insanın konuşan bir hayvan olmasından hareketle onun toplumsallığına ve politik varlığına vurgu yapmış ve insanı düşünen, toplumsal ve politik bir varlık olarak tanımlamıştır. İnsanı diğer varlıklardan ayıran şey, konuşma ve düşünme yetisidir. Bu yetiler, başkası olmadan yaşayamayan insan doğasının narinliğini, güce ve yeni olanaklara doğru yöneltir. Başkası olmadan yaşayamıyorum ama başkası varken de yaşamam güçleşiyor. Benim arzularım ve özgürlük alanımla başkasının arzuları ve özgürlük alanı kesiştiğinde mutsuzluk, ihlal, şiddet, dünya sahnesinde acımasız boyutlara varıyor. Adaletsizlik, haksızlık, eşitsizlik gibi kişisel ya da kolektif acıların çaresi kendi eliyle yarattığı politik sistemler gibi görülmüştür. Belki bir tek anarşistler (efendisizler) bunun dışında tutulabilir. Devlet ve onun kurumları olmadan da yaşanabileceğini, hatta devletin insan doğasına zarar verdiğini söyleyen Anarşizm’in ahlaki ve politik söylemlerine  Taoism, Zen Budizm, Beatnik Zen bağlamında ayrıca bakılabilir.
Alıntıladığım metin, Ursula K. Le Guin’in de yorumuyla sosyopolitik anlamını buluyor. Kendisini bir Taocu olarak tanımlayan Le Guin, yıllar evvel kaleme aldığı Mülksüzler (The Dispossessed) adlı romanında kurduğu Odocu Anarşist dünya ile Taoist eğilimlerini belirtmişti. Yukarıdaki şiirle ilgili şu yorumları yapmış Le Guin;
Wu Wei, yapmamak, eylemsizlik kavramının merkezindeki düşüncenin güçlü bir politik ifadesi bu bölüm. Benim korkunç dediğim şey, kelime anlamıyla ‘yeni’. Yeni            gariptir, garipse tekinsizdir. Yeni kötüdür. (Lao Tzu, değiştirmeye, özellikle ilerleme       adına değiştirmeye derinden, kesinlikle karşıdır. Iowa’lı bir çiftçi bile delişmen kalır  yanında) Tam olarak anti-entelektüel olduğunu düşünmüyorum ama zekanın çoğu             kullanımının kötücül olduğuna ve geliştirme planlarının hepsinin felaketle           sonuçlanacağına inanır. Gene de karamsar değildir. Hiçbir karamsar, insanların  başlarının çaresine bakabileceklerini ve kendi başlarına gelişebileceklerini         söylemez. Anarşistten karamsar olmaz.[2]
devamı linkte....
https://hariomyogamerkezi.tumblr.com/post/187137193951/yoga-ve-zende-toplumsal-ele%C5%9Ftirinin-imkan%C4%B1

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder